17 Haziran 2013 Pazartesi

Mitingle Bitmez

2014 yılındaki seçimlerin startı dün Kazlıçeşme'de verildi. Elbette konu seçimler değildi. Ancak şehir dışından partili getirmeler, şehir içinde ulaşım kolaylığı sağlamalar -ki aynı gün mertro ve metrobüsler çalışmıyordu- ve akabinde yapılan gövde gösterisi, "milli iradeye saygı" mitingini seçim mitingi haline getirdi.


"Yaşasın Erdoğan kahrolsun düşman" mantığıyla orada toplanan üç yüz bin kişinin ağzının içine baktığı Erdoğan, beklendiği gibi "ben halkım, onlar marjinal mesajı verdi. Kareli gömleği, bu gömleği içine soktuğu kumaş bir pantolon, sade bir kemer ve rahat, klasik tarzda bir ayakkabı giyerek bu mesajı önce imajıyla verdi. Her zamanki gibi, ağdalı bir dil yerine amiyane tabirle sokak ağzını kullanarak da mesajını pekiştirdi.


Verdiği mesajlar her zamanki mesajlardı. Camide içki içildi yalanını dindar kesimin çok tepkisini çektiği için tekrarladı. "Biz yargının kararını bekleyelim dedik, referanduma gidelim dedik onlar hala orada durdu" diyerek kendini bir güzel akladı. "Cehapeli vekil polisime küfretti" diyerek seçmeninin gözünde muhalefeti suçladı. İmitasyon "çArşı" flamaları, MHP pankartları hazırlayarak seçmenlerinin güvenini topladı.

Çünkü bu ülkede tek haklı kendisi ve AKP seçmeni.

Yalnızca yandaş gazeteleri okuyan, televizyonları izleyen ve interneti olmayan, kısaca olaydan bihaber orta yaş üzeri kesimi ayırıyorum. Onların meseleden haberleri yok. Lafım elinin altında her imkan olan, genç veya orta yaşlı, kafası çalışan kişilere.

Memleketi inşaat alanı yaparken, bu inşaat alanlarının kendisine veya çok yakınlarına ait olmasına dikkat eden bir adamı savunurken hiç mi utanmadınız?

Her sene asgari ücrete "20-30" lira zam yapıp, üstelik bunu büyük bir lütufmuş gibi gösterip, milletvekili yasasını tek gecede çıkartan adamı savunurken hiç mi utanmadınız?

Vatan millet sevgisi, toprak aşkı diye sallarken petrol yasasını çıkartan, üstelik Gezi Parkı olayları devam ederken çıkartan adamı savunurken hiç mi utanmadınız?
"İsrail'e de en büyük darbeyi ben vurdum" deyip Mavi Marmara'nın hesabını sormayan, İsrail'e ambargo koymayıp üstüne NATO üyeliğini onaylayan adamı savunurken hiç mi utanmadınız?
"Vandalizmi yapan teröristtir", "orada PKK bayrağı açtılar" diyen, ama İmralı'yla görüşme yapılmasının önünü açan adamı savunurken hiç mi utanmadınız?

Çözüm olmasın demiyorum. PKK eylemlerini bitirsin, ülkede huzur olsun elbette. Ancak bunun yolunu İmralı görüşmeleriyle açarken kimseyi öldürmemiş, vatanını seven gençlere terörist denirse, burada bir mantık hatası var demektir.

Savaş çıksın da demiyorum. Savaş bizi geri götürür, evet. Ama siyasi yaptırımdan, ambargodan bile korkmak demek, ikiyüzlü olmak, Amerika'dan korkmak demektir.

Bu üslup nasıl ülkede terörü bitiremediyse, her OHAL, her silahlı saldırı, her sansür PKK'yı daha da güçlendirdiyse, bu olayları da bitiremez.

Orada terörist yok. Orada ağacı seven, toprağı seven, vatanını milletini seven insanlar var. Lanse ettiğiniz gerçek dışı "vandalizmin" aslını yapan, "memleketin huzur koruyucuları" diye gösterdiğiniz, evlere bomba atan, dükkan camlarını kıran, göstericilerin kafasına nişan alan, genç bir kıza yirmi kişi müdahale eden polislerdir.

O polislere emir veren amirlerdir.
O amirlere baskı yapan müdürlerdir.
O müdürleri sıkıştıran valilerdir.
O valilere insiyatif veren milletvekilleridir.
O milletvekillerine sandalye veren partidir.
O partinin başındaki başbakandır.

Vandalizmin başında, oy uğruna halkını infiale sürüklemekten çekinmeyen, sert üslubuyla yandaşlarının takdirini kazandığı gerekçesiyle geri kalan halkın tepsini çeken kişi vardır.

Şu an "Gezi'yi halkın kullanımına" açan, ancak kimseyi yanına yaklaştırmayan zihniyet, bu olayların öylece bitmesini sağlayamaz. Bu gözler kafasında kaskı olmasa kasti olarak başına atılan kapsülden  ciddi olarak yaralanacak bir direnişçi gördü. Ve emin olun bu olayı, bu gözler gibi binlercesi gördü.

Özür dilemeden, ölenlerin aileleriyle görüşmeden, yaralıları ziyaret etmeden, polisi geri çekmeden bu olay sonlanmaz. Her gün daha fazla büyüyerek, her gün daha dirençli olarak devam eder.

Seçim mitinglerinde parti seçmenleriyle susturulabilecek bir eylem değil bu. Ortada siyaset yok ki. Orada AKP'ye oy veren de var, diğer partilere oy veren de, oy vermeyen de hatta apolitik olan da var. Ve tek istekleri, desteklenen vandalizmin yerine, şiddetin bitmesi. O yüzden iki gün önce Kurtuluş'ta sıkışan, Nişantaşı'nda kovalanan direnişçiler kaldırımları söküp polise atmak yerine, saksıları çekip kendilerini güvene aldılar.

Başbakanın üslubuna, tutumuna söylenecek söz çok. Ancak bu tutumla, bu söylem ve hareketlerle bu olayın biteceği yok. İnşallah aklı başında biri çıkar da başbakana "hacı bak çok yanlış yapıyorsun" der. Diyebilir. Yoksa bu olay daha da büyüyüp daha kötü sonuçlar doğurabilir...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder