26 Mayıs 2014 Pazartesi

Unvan Bulma Şirketi

Yeni bir oluşum. On küsur senedir unvansız insanlara unvan buluyorlar. Unvanı olan insanlara yeni unvan buldukları da oluyor. Hatta bazı özel durumlarda kişinin unvanını dahi değiştirebiliyorlar. Yani anlayacağınız çok çalışkan ve sistematik bir şirket bu.

Şirket iki şekilde işliyor. Bir, şirkete yakın kimselerin toplumdaki konumunu yükseltmek için kendilerine maddi getirisi yüksek işler bularak unvan kazandırıyorlar. Böylece şirket daha çok kuvvetleniyor ve unvan bulmanın işleyiş süreci hız kazanıyor. (Bazen bunun tam tersi de oluyor. Şirketle işbirliği içine girmeyen kimselerin unvanı ellerinden alınıyor). İki, yine şirkete yakın kimselerin toplumdaki konumunu yükseltmek amacıyla kendilerine halk içinde saygı görecekleri manevi bir unvan bulunuyor. Bu unvanlar daha çok dini veya örfi tarihten seçiliyor, böylece geçmişte yaşayanlar güruhu unvanı kazanan kimseye saygı duyuyor. (Bunun tersi durumunda da şirketin sevmediği kimselere dini veya örfi tarihten kötü unvanlar bulunuyor, bu kimselere duyulan saygı yerle bir ediliyor).

Tüm liberal sistem anlaşmalarında olduğu gibi, şirket unvan bulma işini kazan-kazan politikası üzerinden yürütüyor. Bir kişiye unvan kazandırılıyor, bunun karşılığında da kişiden şirketin her isteğini sorgusuz sualsiz yerine getirmesi bekleniyor. Misal, birisine güvenilir bir yazar unvanı mı kazandırıldı? Bu kimse hemen şirket lehine politika yapmaya başlıyor. Şirket aleyhine yazı yazanları eleştiriyor. Hatta bazen eleştirileri ahlak sınırlarını dahi aşıyor. Fakat yüksek konumu sebebiyle halk, şirketin güven duyduğu bu kimseye ahlaksız damgası vurmuyor. Hatta bu damgayı vurmak aklının ucundan dahi geçmiyor.

Kazan-kazan politikası sebebiyle her unvan kazandırılan kişi şirkete daha fazla güç kazandırıyor. Bu sebeple şirket tüm ekonomik unvanlarda en az bir adamının olmasına özen gösteriyor. Birine yazar unvanı mı kazandırdı? Onun dozunu kaçırdığı eleştiriye yönelik açılan davada görev alması üzere hemen bir avukat unvanlı kişi buluyor. Avukat yetersiz mi kaldı? Hemen bir savcı unvanı uyduruveriyor. Savcı da mı yetersiz? Öyleyse gelsin hakim unvanı. Baktın olmuyor belediye başkanı, vali, vekil, bakan, başbakan... Bürokraside unvan biter mi? Hiç olmadı manevi açıdan önemli bir unvan bulup halkın gözünde dava açan yazarı yerin dibine sokuyor.

Şirketin kendisine yakın kimseleri yerleştirmek istediği unvan dolu olursa hemen bir operasyon düzenlenip unvan sahibi kişi alaşağı ediliyor. Önce yazar konuyla ilgili yazıyor. Varsa yaptığı yolsuzluklar bulunuyor, yoksa acilen uyduruluyor. En sonunda da bu kişiye manevi açıdan kötü bir unvan uyduruluyor. Sonrası çorap söküğü gibi geliyor zaten. Sosyal medyada kişi aleyhine yazılar, fotoğraflar, sözde yolsuzluk iddiaları ve güm! Adam neye uğradığını anlamadan mevkisini kaybediyor. Unvanı şirkete yakın birine geçiyor.

Çok görülmemiş olsa da bazen, şirketin unvan bulduğu kişi şirkete karşı hareket edebiliyor. Şirket, kendi yetiştirdiği adama karşı hareket etmek durumunda kalıyor. Böyle durumlarda şirkete olan güvenin sarsılması beklenir. Fakat sarsılan tek şey yetiştirilen adamın unvanı oluyor. Çünkü elindeki bürokratik unvana karşılık kötü bir manevi unvan uyduruluveriyor. Ardından televizyonlar, gazeteler, sosyal medya bangır bangır bu kötü unvanı bağırıyor. Halk şok etkisi ile aklına sokulan bu unvan yüzünden bu kimseye kin duyuyor ve kimsenin aklına o adamı oraya şirketin getirdiği gelmiyor. Muazzam bir operasyon, muntazam bir sistematik.

Yani komplo, düzenbazlık, güvensizlik, arkadan iş çevirme, ne kadar cinlik varsa şirket hepsini yapıyor. Sizce bu düzen daha ne kadar sürecek?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder