25 Mart 2013 Pazartesi

Gülmeyi Öğrenmek

Her sözü ciddiye alanların ciddiyet dolu bakışları gibisin. Buz gibi bakıyorsun naz yapan bahara. Ne olmuş yani hava birden bozduysa? Güneş saklambaç oynamak isteyemez mi? Yağmur sulu şaka yapamaz mı? Espri anlayışını kaybetmen anlaşılabilir tabii ki, ama espri yapanlara bakışını değiştirmelisin. Gülmeyi öğrenmelisin dostum. Gülmeyi sevmelisin. Dişlerin sarı da olsa, gülmek yüzüne iki beden büyük de gelse gülmelisin. Hayatı bu kadar ciddiye alarak yaşanmaz, bunu bil. Bilmiyorsan öğren; cahilsin.

Aslında biraz da komiksin. Donuk bakışlarının gülen bir insanda yarattığı havayı tahmin bile edemezsin. Mesela sen bana öyle baktıkça benim gülesim geliyor. Gülerken sana baktığımda kahkahalarımın şiddetlendiğini fark etmedin mi? Belki de ciddi değilsin, salaksın yalnızca. Espriyi kafanda oturtman biraz zaman alıyor. Sen de senden önce gülenleri çekemeyip sinirleniyorsun. Böyle bakınca kıskançlığın da ortaya çıkıyor. Yazık... Üzülüyorum sana...

Hakkında kitaplar yazabilirim. Kaşlarını çatmaktan alnında Nil'in yatağı kadar derin kırışıklıklar oluşmuşken, gözlerinle şakaklarının arası mermer kadar pürüzsüz. Seni çirkin yapan da bu işte. Suratın biçimsiz değil, ağzın  kapalı. İnsanlara tebessüm dahi etmezken onlara yakın olmayı bekleyemezsin. Yalnızlığa mahkumsun bu yüzden. 

Dışarıda oradan oraya koşturan çocukları görüyor musun? Yağmura o kadar kızgınsın ki, onların yağmurla nasıl oynadığı anlamıyorsun. Ne kadar mutlu olduklarını anlaman için kahin olmaya değil, yağmura çıkmaya ihtiyacın var. Korkma, soğuk değil. Ve korkma, yağmur seni eritmez. Şeker olmak için çok acısın, sabun olmak içinse çok kirli... Yeni banyo yaptığını biliyorum. Bak, şimdi de mecazı anlamıyorsun. Gerçekten bu kadar aptal olamazsın...

Kimi zaman şaka yaptığını düşünüyorum. İyi bir işin var, diploma derecen yüksek. Bu kadar akılsız olmanı hazmedemiyorum. Yoksa senin de sinirlendiğin konu bu mu? Ben bile, sokaktaki simitçi, maaş kuyruğundaki emekli, altında çalışan işçi bile, yapılan şakayı anlarken sen anlamadığın için mi bu kadar alınıyorsun? Ah dostum, nerede yetiştin sen böyle? Sokakta oyun oynamadın mı? Erik ağacına dalmadın mı? Annenin gitmeni yasakladığı yerlere gitmedin mi? Hepiniz bisiklet alınca, arkadaşlarınla bisiklet çetesi kurmadın mı? Anlıyorum... Özür dilerim... Keşke sana bu yaşında çocukluğunu tekrar yaşatabilseydim. O zaman gülmeyi de öğrenirdin...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder