8 Temmuz 2013 Pazartesi

Fıkralarla Türkiye


Web hattı kaynaklı bir fıkra:


Kars'ta bir yerel TV halkın arasına karışarak gündelik hayata dair röportajlar yapıyor. Muhabir, yaşlı bir amcaya mikrofon tutup soruyor; 
-Nasılsın dayı, eyi misen? 
- Şükür oĞul, cani taşirem, eyiyem, coh eyiyem. 
- Halin, keyfin, sagligin da eyi midir? 
- Eyidir, he, coh eyidir. 
- Şehirden, hizmetlerden memnun musun? 
- Nasi söz! 
-Validen, kaymakamdan, belediye başkanindan? 
- Hiç eyle olur? Bizim ağzımız dövlete ne diyebilir. 
- Yani memnunsun. 
- Allah dövlete millete, kaymakam bege, bölediye başganımıza zeval vermesin. 
- Memnunsun? 
- Dövletimiz, kaymakamımız, başganımız, şanlı ordumuz başımızdadır, her ne olursa bir fiil o dakika yanımızdadır. Ben vatanıma nası serzeniş ederem? Amma, benim derdim başkadır. 
- Allahina gurban dayı, söyle nedir? 
- Doksan sene önce buraya Ruslar girdi ya? 
- He girdi. 
- Hani bu belediye binalarını, okulları, çeşmeleri,istasyonu, yolları, kaldırımları Ruslar yaptılar ya? 
- Rus işgalinde yapıldı değil mi dayi? 
- He. 
- Heç benim dövletime, milletime sözüm olur mu? Ben aha bu Rusların avradını s.....m Doksan sene önce bu kaldırımları, caddeleri yapıp gittiler, bir gün olsun bi kere Kars'a gidek, yollar bozuldu mu,kanallar tıkandı mi demediler,... insan bi gelir de bakar buralara, heç beyle olur?!

Tabi bu işin ironi kısmı. Benim varmak istediğim nokta çok farklı. Ama o da bu fıkra gibi ironi dolu. Hatta fikravari...

Gezi Parkı halka açıldı biliyorsunuz. Vali bey gidip kurdele falan kesti. Onlarca basın mensubuna demeçler verdi. Basın açıklamasına katılan insanların sorularını yanıtladı. Tam teşekküllü bir açılış töreniydi yani.

Yalnız, halka açılan bir parkın açılışında halk yoktu. Alın size ironi... Sonra Taksim Dayanışması açıklama yaptı, madem halka açıldı pazartesi 19:00'da oradayız dedi. Şu anda saat 21:40. 19:00'da oraya giden insanlar hala orada polis şiddeti görüyor...

Taksim Dayanışması polisler tarafından gözaltına alındı. Oradaki halk da hala gözaltına alınmaya devam ediyor. TOMA'lar, akrepler, biber gazları ve plastik mermilere göğüs geriyor. Vali bey de bir yandan "halk Gezi Parkı'na çıkamıyor" diye açıklama yapıyor.

E biz de onu diyoruz zaten.

Kendisi gibi düşünmeyen herkesi ötekileştiren bir zihniyetin valisinden, Gezi Parkı'na yürüyen insanları savunmasını beklemek ahmaklık olur. Benim böyle bir beklentim asla olmadı. Çünkü ben ne açılım safsatasını, ne "MHP'li kardeşim" saçmalığını, ne de "ben herkesin başbakanıyım" açıklamasını yedim. Ortada sürekli yabancılaştıran var. Bu kimi yerde dindar kesim tarafından sindirilmesi beklenen üniversitesi öğrencileri oluyor. Kimi yerde kendi partililerinin oturduğu siteye alınmayan muhalifler oluyor. Kimi yerde onu destekleyenler tarafından dükkanlardan kovulan ateistler oluyor.

İşte olayın fıkravari tarafı da burada ortaya çıkıyor. Senelerce "türban yasağı kaldırılsın" diye haykıran kişiler, ötekileştirilmenin ne olduğunu bilen kişiler, şimdi muhalif diye ötekileştirilen insanlara göz yumuyor. "Ben çektim o da çeksin, oh olsun" zihniyeti...

Bu zihniyet yüzyıllar boyunca Avrupa tarafından öldürülen, toplu katliamlara maruz kalan Yahudilerin Filistin'de yaptıkları katliamlarda kullandıkları zemini oluşturan zihniyettir efendiler.

Bu zihniyet bizi dünyanın bir numarası yapmaz. Dünyanın bir numarası olan her ülke önce kendi içinde bir birlik oluşturur.

Fatih Sultan Mehmet Avrupa'ya sefer düzenlemeden önce Anadolu'da birlik sağlamıştır. ABD dünyanın bir numaralı gücü olmadan önce zencileri topluma kazandırmıştır. İngiltere sömürgeciliğe başlamadan önce parlamenter sistemde İskoçya ve İrlanda'ya haklar tanımıştır. Fransa Napolyon'la dünyayı titretmeden önce milliyetçilik kavramını kullanmıştır. Almanya Afrika'ya gitmeden önce 20 küsür prensliği birleştirip bir bütün yapmıştır. Rusya sıcak denizlere inme politikasına başlamadan önce Kazaklara ve diğer azınlıklara haklar tanımıştır.

Büyük devlet denilen her devlet önce kendi halklarını bir bütün yapmıştır. Çünkü bir bina sağlam temeller üzerine oturtulur.

Bugün yapıldığında dünyanın bir numarası olunacağı söylenen projeler gerçekleşebilir. Kanal İstanbul, havaalanı, 3. köprü... Bunlar bize bir nebze kolaylık da sağlayabilir. İnanmasam da ekonomiyi güçlendirebilir. Ama bizi büyük devletlerin kuklası olmaktan kurtaramaz.

Irak üç farklı etnik grubun(Arap-Sünni-Şii)  birleşememesi yüzünden petrol zengini ülke sınıfına çıkamıyor. Suriye iki farklı etnik grubun sürekli çatışması yüzünden bir türlü gelişemiyor. Suudi Arabistan, Kuveyt, Yemen ve daha nice Orta Doğu ülkesi, sırf büyük ülkeler tarafından kurulan suni devletler olduğu için ellerindeki zenginlikleri kullanamıyor.

Yani diyorum ki, bana fıkra anlatmayın. Kendiniz de haya kurmayın. Türkiye Cumhuriyet'i bağımsızlığını ilk dış borcuyla kaybetti. IMF'yle dışa bağımlı hale geldi. Evet, şimdi IMF yok. Ama şimdi ekonomisi tamamen dışa bağımlı. Cari açık yükseliyor. Milli sanayi dipte. Yerli yatırımcı sayısı yabancı yatırımcı sayısından az. En basitinden bankalara bakın...

Bu ülke, Gezi Parkı direnişinin ruhunu sahiplenemedikçe, bu direnişi vatan millet düşmanı olarak gördükçe, en önemlisi bu iktidarı tek çare olarak gördükçe bir adım ileri gidemez. 

İktidar, direnişin yabancı işi olduğunu söylerken, aslında yabancıların yapmak istediği ayrışmayı kendisi yapıyor. Böl-parçala-yönet yönteminin ilk adımı bu değil mi? Halkı birbirinden ayırmak? Şimdi söyleyin bana, Gezi Parkı'na herkesi davet eden, siyasi görüşleri ve bayrakları sosyal platformlar aracılığıyla geri çeviren bir direniş mi ülkeyi bölmeye çalışır, "bunlar falanın adamı, bunlar filan ülkenin casusu" diyen adam mı ülkeye bölmeye çalışır?

Çare tek millet olmakta. Çare tek yürek olmakta. Çare etnik sınıfın, görüşün, dilin, şiven ne olursa olsun tek vücut olmakta. Gerisi çorap söküğü gibi gelir zaten. O zaman yaptığın en küçük atılım seni dünyanın en büyük devleti olmaya biraz daha yaklaştırır.

Şu an yapılan atılımsa dünyanın en büyük sömürgesi yapar ancak.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder