20 Aralık 2011 Salı

Anne şefkatiyle avuçla yüreğimi. Teslim oldum sana ve içimdeki büyük aşkına...

Her saniye kuşları kıskandıran gülüşünü özlüyorum. Rüzgarda savrulan saçlarını, yediveren açmış yanaklarını ve aydan beyaz tenini.

Kokun sarıyor bedenimi...

Duvarlarda resim oluyorsun mütemadiyen. Gözümü göğe çeviriyorum, yıldızlar bile sen... Yüreğim çarpmıyor, Kaskatı kesiliyorum bazen. Uzaklardan sesin geliyor, maziden...

Mazi sen dolu, mazi senden esen rüzgar. Ben o rüzgarda savrulan yelkenli, denizler aşıyorum seni görmek için...

Şarkılar senin sesinden çalıyor. Günler sen gibi kokuyor, koltuktan gitmiyor izin. Sigaramda sen varsın, çayımda sen. Ne yaşandıysa yanı başımda duruyor. Damla damla saçılıyor ruhum bu güzel sonbahar sabahında.

Gözlerim buğulu. Hiç böyle hissetmemiştim. İçimde kocaman bir korku, kocaman bir hasret, kocaman bir sen. Bedenin küçücük olmasına rağmen...

O kadar yoksun ki... O kadar yoğun ki hislerim, birazını süzüp yazıya dökemiyorum. Ya ben Türkçe bilmiyorum, ya da Türkçe aşkı bilmiyor. Benim için ifade ettiklerine isim veremiyorum, bu da beni çileden çıkarıyor. Bir bebek gibi ağlamak istiyorum... O da olmuyor. Senin kadar masum değilim, bebek gibi ağlayamam.

Yine de anne şefkatiyle sar beni. Bebek kadar masum olmasam da, bebek kadar muhtacım sana.

Yaşayamam yokluğunda...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder