Tarihi yazıdan eski toprakların yüz karaları...
Namusuyla para kazanamayan insanların ülkesi burası. Yalan söylemeyene ekmek yok! Çalmayana yaşamak haram. Dürüstlüğe geçit yok!
Kim ki namusuyla para kazanmak isterse, kim ki bu ülkenin hayrına icraatta bulunursa derhal kellesi vurula!
"Zaman insanları değil armutları olgunlaştırır" diyen Peyami Safa bugünleri görseydi kim bilir ne derdi. Yer kürenin milyar yaşındaki evlatları, insanlar, her geçen yılda, her akan kanda daha fazla arsızlaşıyor. Us ile uslanmıyor, köteği reddediyor, iğneyi hep başkasına batırıyor...
Tüm değerlerimizi yitirdik. Artık denizin beyaz köpüğünden zevk almıyoruz. Sular boşuna akmasın diye ırmakları hapsediyor, gerçekleri paranın sinsi kokusunda yok ediyoruz.
Dilimizi eşek arısı soksun. Cebimiz akreplerden kurtulsun.
Unutulmuş onca değerin, sansürlenmiş tarihin, su gibi aziz ataların ve melek kadar temiz çocukların hatırına biraz insan olalım. Yüzyıllar sonra ilk kez, savaşmadan, yalansız, riyasız, kar amacı gütmeden birbirimizi sevelim. En azından yurttaşımıza yalan söylemeyelim. Dostumuza, hatta kardeşimize dürüst olalım.
Komşumuzun külüne muhtaç olsak ne çıkar?
Üç beş kuruş az kazansak, doğruyu söyledik diye dışlansak, seçimi kazanamasak ölür müyüz?
Huzuru paranın değil yarin koynunda bulsak ne olur? Varsın klişe desinler, romantik desinler...
Yalansız, kavgasız bir hayatın huzurunu da içimizden alamazlar ya...
Hey! Karşı kıyımda binlerce ışık yakmış insanoğlu! Sizin yüzünüzden yıldızları göremez olduk! Yalanlarınızdan nefes alamaz olduk! Hırsınızdan tok duramaz olduk! Gürültünüzden yari duyamaz olduk! Huzurumuz kalmadı fani dünyada!
Körelsin artık nefsiniz... Duyun sesimi!
Dürtmediğiniz bir leylek kaldı...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder