Mutlu olmaya hakkımız yok... Ahlak çerçevemiz o kadar daraldı ki...
Dilenciler yalancı, doğulular terörist, zenciler gereksiz, kimsesizler fazla, fakirler az...
Hatalı olduğumuz her işte bahanemiz var.
Bize sonsuz bir cömertlikle davranan dünyada doya doya yaşamayı beceremedik. Onların burnu uzun dedik sabun yaptık. Onların rengi siyah dedik köle yaptık. Onlar hain dedik hepsini astık.
Aynı olduğumuza aldırış etmeden katliamlar yaptık. Her zaman birilerini aşağıladık.
"Ben kimseye bir şey yapmadım!" diye celallenen herkese sesleniyorum! Haksızlıklara göz yuman kişi en az haksızlık yapan kadar suçludur. Hepimiz suçluyuz. Küresel ısınma da bizim suçumuz, nesli tükenen hayvanlar da, aç gezen çocuklar da...
Aydan aya ödeyip "yeter artık" dediğimiz vergiler de bizim suçumuz.
Dedim ya, ahlak penceremiz daraldı. Yolsuzluk yapmayana salak, dolandırıcılık yapmayana ahmak, rüşvet yemeyene avanak gözüyle bakar olduk.
"Bu paraya geçinemiyoruz ki" diyemeyiz. Hakkımız yok. Çünkü bizi parasız bırakanlar da bizim gibi. Biz bağrımızdan bizi yönetsin diye çıkardığımız çocuklarımıza eğitimin yanında ahlak vermeyi unuttuk. Çünkü ahlakı unutmuştuk...
Ahlak azaldıkça yolsuzluk arttı, yolsuzluk arttıkça ahlak azaldı... Öylesine kısır bir döngünün içine girdik ki, tek düşüncemiz para oldu. İnsanları unuttuk. İnsanlığı unuttuk. Doğru yapanları suçlar olduk. İsyan edenleri afaroz ettik.
Ahlaksız bir toplumda mutlu olmayı mı bekliyorduk ki?
Belki de...
Ama mutlu olmaya hakkımız yok. Tüyü bitmemiş yetimlerin hakkı boğazımızdan geçiyor mu acaba diye düşünürken, mutluluğa ayıracak vaktimiz de yok.
Yarin elini tutmak haram. Saçlarında huzur bulmak yasak.
Önce insanlığı gömdüğümüz yerden çıkarmalıyız. İnsana hak ettiği değeri verip, ahlak penceremizi genişletmeliyiz. Yalan söylemeyi bırakmalı, yolsuzluklara dur demeliyiz.
Belki o zaman gerçekten mutlu olmaya hak kazanırız.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder