Bugün bir dost sohbetindeydim. Uzun zaman sonra görüşmenin heyecanıyla durmadan konuştuk. Erkekler de bazen çok konuşur.
Fatih'le 7 senedir dostuz. Beraber geçirdiğimiz 3 aylık yurt yaşamını saymazsak en fazla 15 kere görüşmüşüzdür. 3 aylık birliktelikten doğan 7 senelik dostluk... Dostluk dediysem, öyle ergen dostluğu değil. Sağlam dostluk. Beraberce kavgalara girilen, aç kalınan, ayazda kalınan, banklarda yatılan dostluk. İki tartışma yüzünden küsülen dostluklardan değil yani. Tamamen egolarından arınmış, karşıdakine kendinden çok değer verilen dostluk...
Üç gün önce iddiaya girip liseyi okuduğumuz yere gittik. Saçma ama eğlenceli oldu. Bir senenin toplasan 1 haftası kadar gördüğüm hocaları ziyaret ettik önce. Okulun çehresi tamamen değişmiş. Şehir gibi. Her yer şantiye alanı. Tozlu ama geleceği parlak. Küçük şakalar, hatıralar eşliğinde bir iki saatin ardından tekrardan vedalaşma ve dost hatıralarına gömülüş. Önceden yürüdüğümüz sokakların şehirleşme maskesinde eriyişini hüzün ve heyecanla seyrederken kendimizi kaybedip 1 saat kadar yürüdük. Saati ve süremizi hatırlayıp kendimize gelince de kendimizi hemen bir kafeye attık. Uzaktan konuşulamayanları konuşabilmek heyecanıyla...
"Sen" dedi, "gördüğüm en pezevenk adamsın, ama harbiden adamsın." "Eyvallah" dedim ben de. Kafamdan adamlığın tanımını yaparken. "Seninle o kadar az zaman geçirdik, seninle yaşadıklarımızı yaşadığım, üstelik daha çok zaman geçirdiğim insanlarla görüşmüyorum. Hatta arıyorum açmıyorlar, yazıyorum yazmıyorlar, sanki kanlı bıçaklı düşmanız.." dedi. Anlam veremiyordu. Ya da yakıştıramıyordu. Yüreğinin temizliğine yordum. Biraz da saflığına. Bencillikten o kadar uzaktı ki başka insanların egolarını göremiyordu. Belki de bu yüzden seviyorum onu.
"İnsanlar ikimizin yaptığını yapmadılar Fatih. İnsanlar geçmişi bir yana koydular. Eski fotoğraflarını yaktılar, eski elbiselerini yırttılar. Hatta eski dostlarını bile unuttular. Çünkü hataları ağır geldi. Geçmişteki kendileri çok çocuk geldi onlara, çok ham. Tecrübesizlikten kaynaklı tüm yanlışlarını, patavatsızlıktan kaynaklı tüm küslüklerini, ergenliklerinden kaynaklı tüm kavgalarını unuttular. İkiyüzlülük mü yaptılar, ikinci yüzlerini mi sakladılar bilmiyorum. Ama aynen böyle yaptılar kardeşim. Ben sadece aynaya nasıl baktıklarını merak ediyorum. İnsanlara göstermedikleri yüzlerini kendileri görünce yüzleri kızarıyor mu, gerçekten çok merak ediyorum."
Sustuk. Yan taraftaki havuzda oynaşan ördekleri izledik. Hatta elma-anason-nane karışımı nargile içerken tavla oynadık. Yenildim ama olsun. Önemli olan orada bulunmaktı. O kadar sonra görüşüp eskiyi yad etmekti. Bolu'yu ardımda bırakıp yola çıktığımdaysa kulaklarımda Fatih'in son sözleri çınlıyordu. "Bu kadar konuştun, aramazsan sıçarım bacağına."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder