Bir tuzluk yalan döküldü hayat dolu tabağıma... Ardından ben döküldüm. Yarin saçlarına karışıp duşun giderini tıkadım. Sonra yarin avuçlarında birleşip bir çöp poşetine tıkıldım. Bir yanımda çayın sıcaklığı diğer yanımda soğanın kabuğu vardı. Yarim üstüme iki tane kulak çubuğu attı. Poşetin ağzını bağlayıp dışarıdaki çöp kutusuna fırlattı.

Bir tuzluk yalan döküldü hayat dolu tabağıma... Güneş lacivertti, ay turuncu. Aydınlık kırmızıydı, karanlık beyaz. Pembe çimenlerin üzerinde yalın ayak koştum. Terledim, gömleğim şekerlendi. Solucanlar sarıydı, acıktım, iki tane yedim. Mor gökyüzünde şekilden şekile giren bej bulutları seyrettim. Çocukluğumu hatırladım. Renkler farklıydı ama hislerim aynıydı. Renkler farklıydı; ama geleceğim karanlıktı.
Bir tuzluk yalan döküldü hayat dolu tabağıma... Arkadaşım açık bırakmış ağzını. İlk ve son tabağım mundar oldu anlayacağın. Ne masadan kalkıp gidebilirim, ne kaşığı daldırıp yiyebilirim. Ağlayarak, öğürerek, kusarak tadarım ancak. Hayatı anlayamadan...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder