24 Mart 2013 Pazar

Birisi

Geceyle sabah, karanlıkla aydınlık, uykuyla uyanıklık arasında, kıştan kalmış bir dünden sonra, müstakil ve sahipsiz bir evin taraçasının altında doğacak güneşi bekliyordu. Kırağı düşmüş bıyığını güneşte çözmek, mümkünse kemiklerini güneşin altında uzun uzun ısıtmak istiyordu. "Çok kış yaptı bu sene çok.." diye söylendi. Ağzından çıkan buğu billur billur yere düştü.

Deli dolu bir delikanlıydı. Gençliğin verdiği heyecan hemcinslerine göre oldukça atletik olan vücuduyla birleşince maceracı bir ruh oluşmuştu. Kimsenin gitmediği yerlere gitti. Başkalarının hayal dahi edemeyeceği işlere kalkıştı. Bazen koca koca adamlarla kapıştı, bazen her gece başka biriyle dolaştı. Zamane gençlerinin miskinliğine inat coşkun kanına karşı koymadı, karşı koymadıkça kanı daha fazla coştu. Sonunda adrenalin bağımlısı olup çıktı.

Babasını hiç tanımadı. Yedi yaşına geldiğinde annesi başka bir adamla kaçtı. Kardeşleri dağıldı. Normal bir ailenin eksikliğini hep hissetti. Hissetti ama bir aile kurmak için de uğraşmadı. Kaç kadınla yattı, kaç çocuğu oldu ama o yine de hiç birini sahiplenmedi. Aile kurmaya korktuğundan veya hazır olmadığından değil, adrenalin tutkusundan sahiplenmedi. Yerleşik hayata geçmeye çekindi sadece. Çocuk sahibi olmaktan çekinmedi yine de.

Sessizce beklerken güneşin ilk ışıkları yeşil gözlerine vurdu. Göz bebekleri küçüldü, içine bir huzur yayıldı. Ayaklarının üzerinde şöyle bir yaylanıp iyice dikildi. Hafifçe gerinip taraçanın üzerine tırmandı. Şimdi güneşi daha rahat görüyordu. Pek sıcak değildi ama ışıklarının bulutları kırıp dünyaya ulaştığını görmek bile moral veriyordu. Burnunu kaldırıp havayı kokladı. Uzun süren soğuklardan sonra böyle güzel bir gün ilaç gibi gelecekti tabiata. Ağaçlar neşelenecekti. Hayvanlar deliklerinden çıkıp güneşlenecekti.

Tıpkı güneş yükseldikçe daha da yayılan, kemiklerine güneş banyosu yaptıran, bıyıklarındaki kırağı çözülmüş maceraperest tekir gibi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder