27 Nisan 2013 Cumartesi

Son

Toplumdaki çoğu kişinin ortak kanısı, başladığın işi yarım bırakmanın iyi bir erdem olmadığı yönündedir. Hatta lügatta "bir işe başlamak onu bitirmenin yarısıdır" şeklinde bir söylem bile mevcut. İlk çiviyi çakmanın, ilk materyali toplamanın, ilk cümleyi yazmanın o işi bitirmek adına atılmış büyük bir adım olduğu söylenir durur. Tamam da, sonuna getirdiğin işi tamamlamanın zorluğu ne olacak?

İnsanın aklına bir fikir gelir. Örneğin, gözünde bir kıvılcım patlar ve hakkında yazılacak güzel bir konu bulunur. İnsan düşünür, fikrini geliştirir. Araştırma yapar, önceden yazılmış yazıları okur. Sonra en güzel kelimeleri seçer ve yazıya başlar. Ancak bu, yazının yalnızca girişi olabilir. Okunanların tahlili, fikrin bölümlere ayrılıp en güzel şekilde damıtıldıktan sonra belirli bir sıralamayla yazıya dökülmesi gerekir.

Girişten sonrası çorap söküğü gibi gelir. Gerçekten de öyle. Öğrencilik yıllarında yazılacak ilk kompozisyondan önce öğretmenin söylediği "başlayın, devamı çorak gibi gelir" sözü sonuna kadar doğrudur. Hatta kişi çoğu zaman yazının nasıl gittiğini anlamadan sayfaları doldurur. Önemli olan, kurgu aşamasının başarılı bir şekilde mantığa oturtulmuş olmasıdır. Daha sonra seçilecek kelimelere, bu kelimelerle oluşturulacak cümlelere çoğu kez beyin karar verir.

Aslında yazmak kurgu aşamasından sonra düşünmeyi bile gerektirmez. Eğer içinizde birikmiş bir yazma isteği varsa cümleler kendi kendine şekil alacaktır. Bir yerden sonra başa dönüp okuduğunuzda, kurduğunuz cümlelere kendiniz bile hayret edersiniz. Günlük hayatta kullanmadığınız kelimelerin bazı cümlelerin içine güzelce yerleştirilmesi ve bu cümlelerin doğru kombinasyonuyla oluşturulmuş o yazıyı okuduktan sonra, nasıl yazdığınıza kendiniz bile şaşırırsınız.

Ancak insanın içinizdeki yazma isteğinin karşı konulmaz dalgaları seyrekleştikten, kelime denizi berraklaştıktan sonra kelimeler zorla dökülür parmak uçlarından. Şaşırır kalır. Oraya kadar gayet iyi gelmiştir, fakat devam edememektedir. Düşünür, bulamaz. Bin kere yazar son cümlelerini. Beğenmez, siler ve baştan yazar. En sonunda bir son yazar ama o sondan da tatmin olmaz.

Kurgu aşaması meşakkatlidir. Fakat sürekli yazı yazmayan bir insan için, yani aklında beliren konuya göre serbest çalışan birisi için kurgu aşaması sadece beklemekten ibarettir. Sonuç aşaması için bunu söyleyemem. Şimdi yukarıyı okuyup son iki paragrafta kullandığım bağlaçların okumayı nasıl zorlaştırdığını görünce bunu bir kez daha anlıyorum. Sonuçlar her zaman daha zordur ve bu zorluk, bu paragrafı beş kere baştan yazmama sebep oldu.

Üstatlar bu konuda sıkıntı yaşadılar mı acaba? Yaşamış olsalar bile durumu çözmüş olmalarına imreniyorum. Ve bir kez daha yazımı, saçma sapan bir sonla bitiriyorum:

"Son, en zor olandır hacı.."

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder