3 Kasım 2013 Pazar

Durma Söyle

Kuşlar göçer her sene... Kış gelince sıcağa, güneye... Tohumdan bahar filizlenince, kuşların dönmesi gibidir...

Sonra yağmur yağar. Gökyüzünde kara kara bulutlar... Sel alır kaldırımı kırık sokakları, rögar kapakları kanalizasyon suyuna batar... Tekrar güneş açınca suyun bulut olması gibidir...

Ruh çekilir can evinden... İrade vücudun dışına akar. Dokuz tahtanın altına atılır beden, fikir ve tüm yaşanmışlıklar... Toprakta biten otlarda yeniden can bulmak gibidir...


Hayat tekrarlardan ibaret. Tarih tekerrürden. Her zaman söylediğim gibi, siyaset de yalanlardan.

Görün, bilin diye nicelerini yazdım buraya. Olaylara benim gözümden bakın diye bakış açımı paylaştım... Beğenen oldu, beğenmeyen de... Katılan oldu, katılmayan da... Yorumumu yorumlayıp farklı bir yere varan da oldu. Nitekim böylece kendimi size anlatabildim. En azından bu fikirdeyim.

Tarihin tekerrürü, siyasetin yalanı dedim. Beni tanıyorsunuz. Aklımın seçimlerde olduğunu da az çok tahmin ediyorsunuz. Peki neden yukarıda bir ton gereksiz bilgi verdim?

Ey bu yazıyı okuyan kişi. Kaç seçim gördün ömründe? Kaç iktidar, koalisyon, başbakan, cumhurbaşkanı gördün? Siyasetin oyuncağı olmamak için kaç takla attın bu güne kadar?

AKP'nin ikinci kez iktidar olduğu seçimleri hatırla. Tüm o parti kapatma olaylarını, seçim ertesinde Erdoğan'ın yaptığı konuşmayı hatırla. Düşün, ve sakın aklından çıkarma.

Mazlum edebiyatı aklının baş köşesine kurulsun. Onu oradan ayırma.

Yerel seçimlerde, akabinde genel seçimlerde, seçim arefesinde meydanlarda, dört bir yanı hoparlör olan eski püskü arabalarda duyacağın şey, işte o mazlum edebiyatı.

Dün parti kapatmayla oyunu arttıranlar, bugün Gezi Parkı direnişini kullanarak iktidarı garantiye alma peşinde. Görüyorsun sen de değil mi? Sosyal medya kampanyalarını, her suçun sorumlusu olarak Gezi direnişçilerinin suçlanmasını...

O direnişçilerin Türkiye'de kronik hastalık olan "dış mihraklar"a bağlanmasını, maşa diye adlandırılmasını, siyonist uşaklığıyla itham edilmesini...

Ayrıca "Esed gitsin, PYD gelmesin, El Kaide yetmez ama evet"çi zihniyetle, Reyhanlı'da gerçek yüzünü gördüğümüz, İslamiyet ile uzaktan yakından ilgisi bulunmayan El Kaide'ye el altından silah verildiğini de görüyorsun. İsrail ve ABD ile papaz olmamak için sürekli tavizler verildiğini, Suriye konusunda yalnız kalındığını, demokratik açılım yalanını, türban olayını hortlatma yoluyla prim yapılmaya çalışıldığını, komşularımızla ilişkilerimizin bozulduğunu da görüyorsun.

Öyleyse ne duruyorsun?

Madem Marmaray'ı imdat kolunu çekerek Gezi direnişçileri durdurdu, Marmaray'da kamera yok mu kardeşim, tespit edip cezasını verin, de

Madem türban serbestisi gayet doğal bir şey, ağzınıza sakız yapmayın türbanlı bacılarınızı, de.

Madem ÖSO'ya silah kaçırmıyorsun, öyleyse savaş taraftarlığını bırak, sınıra NATO gözlemcileri koy, bakalım kim kaçırıyormuş silahları, de.

Madem acayip demokratsın, sivil anayasa diye başımın etini yediğin yeter, anayasayı bitir sonra oyumu iste, de.

Madem özgürlüklerden yanasın, Alevileri kucakla, üniversite güvenliğine polis projesinden vazgeç, düşünce suçlularını serbest bırak, de.

Madem sosyal güvenlikte üstüne yok, ek iş yapan üniversite öğrencilerine, işsizlere, okulu yeni bitmiş kişilere zorunlu sağlık sigortası yapmaktan vazgeç, de

Madem hak dağıtmada bir numarasın, artan işsizlği açıkla, şehit ailelerine verilen maaşla Suriyeli mültecilere verilen maaşın arasında uçurumu anlat, asgari ücreti yükselt, de.

Ve söyleyeceklerine senin gördüğün, bildiğin, yaşadığın sıkıntıları da ekle.

Oyunu öyle kolay, üstünkörü verme.

Durma, söyle!

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder