Bu benden aileme nottur. Bu benden sevdiklerime nottur. Bu benim, kendimi yetiştirme dönemimde -ki o dönem hala devam etmekte- yanlarında bulunduğum, kaplarından yediğim, çaylarını içip sohbetlerine katıldığım ve hatta evimden yurdumdan uzakken, kalacak bir dam bulduğum kişilere borcumdur.
Siyaset yalan sevgili ailem. Siyaset, yapamayacağını bildiğini söyleyerek, söylediğine en yakın icraatı yapma işi. Ve bu icraatı yapınca "bakın biz böyle mükemmeliz" diyen insanların mütevaziliği kaybetmesi.
Siyaset savaş sevgili ailem. Siyaset, kendinden öncekileri çekiştirme, mezardaki adamı yattığı yerde ters döndürme işi. Hatta insanın dosta harp, düşmana sulh önermesi.
Dosta harp ilan etmeyin. Bir sene önce, göğsünüzü gere gere güzel işleriyle övündüklerinizi itelemeyin. Ötelemeyin. Yanlarından ıramayın. Zira değişen, sabah akşam televizyonlarda bangır bangır bağırıldığı gibi onlar değil. Değişen siyasetin ta kendisi.
Biraz geriye gidin. Star TV'de dansözlerin, Show TV'de kırmızı noktanın, Sabah gazetesinde arka sayfa güzellerinin olduğu zamanları hatırlayın. Değişen medyanın ta kendisi. Şimdinin müzmin dalkavuğu medya tarafından gözlerinizin kör edilmesine izin vermeyin. Ve bir zamanlar abone olmaktan gurur duyduğunuz gazeteyi paçavra olarak görmeyin.
Uzakta, memleketimin soğuk dağ havasında kışı çıtır çıtır yanan sobanın kenarında geçirirken, yan tarafta açık televizyonda gördüğünüz, kinle ve hasetle dolu vekil yüzlerine sevgiyle bakmayın. Çünkü sevgili ailem, vekil dediğiniz sizin emekli maaşlarınızı, aylıklarınızı, sigorta primlerinizi ayakkabı diye giyen, 20 bin liradan fazla maaşı olan kodaman parçası. Çünkü vekil katıldığı oturumda el kaldırıp, günaşırı hamallık yapan sizden daha fazla iş gördüğünü düşünen insan müsveddesi.
Ve sevgili ailem, sakın ola tek derdi hizmet olan, bu uğurda adını bile bilmediğiniz ülkelerde, hatta savaşların ortasında eğitim veren insanların Müslümanlığını, bu yalan delisi, bu para aşığı, bu tevazu yoksunu siyasetçilerden düşük görmeyin. Nasıl ki ben gözünüzde hala küçük bir çocuğum ve nasıl ki ben, bunlara aklı ermeyecek kadar toyum, onlar da senelerini camiye vermiş, yeri geldiğinde pencere kenarlarında uyumuş, Allah adını duyunca gözlerinden yaşlar akan insanlardan daha toy.
Güç günümüzde her şey. Gücün varsa televizyon senin, gücün varsa para senin, gücün varsa dostlar da senin. Siyasetin gücü makamdan gelir sevgili ailem. Ve makam gidince televizyon da, para da, hatta dostlar da gider. Siz gücü makamdan gelene değil, bilgiden gelene dönün yüzünüzü. Tek derdi okumak, okutmak olanların, kimsenin hakkına girmemeye çalışanların, benim gibi -ben artık aralarında olmasam da- öğrenciler yetiştirmek derdindekilerin yanında olun.
İlkokulda aynı dershaneye gittiğim, aynı lisede ve aynı dershanede okuduğum bir dostum, Fatih, şu an Myanmar'da. Diplomasını aldığı gibi, gelecek kaygısı gütmeden ve tek isteği hizmet olarak, savaşın göbeğindeki o küçük Asya ülkesine gitti. Fatih siyaset bilmez. Zaten siyasetle işi de olmaz. Fatih yalan bilmez. Fatih tevazu sahibidir. Fatih içme suyunun zor bulunduğu, yemeklerine uzak olduğu o ülkede, belki her an tehdit altında minicik çocukları eğitiyor şimdi. Zaman'ın kurucularından bir abinin oğlu kendisi.
Elbette kendi fikriniz sevgili ailem. Elbette yine karar verecek olan sizlersiniz. Derdim hepinizi bir tarafa çekmek değil. Sadece, medyada göremeyeceğiniz bir tarafı yansıtmak istedim. Çünkü bugün televizyonda, hizmetin tarafını gösterecek kadar delikanlı bir kanal yok.
Son olarak, 1999 yılında "Bir gün zengin olursam bilin ki hırsızlık yapmışımdır" diyen Erdoğan'ın mal varlığını araştırın isterseniz. Dün Enver Aysever'le televizyona çıkan Burhan Kuzu'yu dinleyin. Bir de, hala daha nefret etmediyseniz, Fethullah Gülen'in BBC'ye verdiği röportajı izleyin. Tek taraflı görmeyin, iki tarafı da görüp karar verin.
Allah'a emanet...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder