15 Şubat 2014 Cumartesi

Milli Görüş Parodisi


Yine bir parodi ile karşınızdayım.

Dün yazdığım yazıda kısaca bahsettiğim bir konuya değinmek istiyorum. Zira kefen giyip havaalanına başbakan karşılamaya gidenlerin nüfusu artarken zeka katsayıları düşüyor gibi hissediyorum.

Türkiye'de dış mihraklar kronik düşman addediliyor, malumunuz. Görüşü ne olursa olsun, her kesimin bu dış mihraklarla bir alıp veremediği var. Milliyetçi zümre Türk'ten başkasını adam yerine koymaz. Solcu zümre kapitalist devletlerden yakınır. Bir de son yıllarda yaratılmaya çalışılan ve korkarım başarıya da ulaşan "milli görüş" zümresi ise, dış devletlerin İslamiyet'i yozlaştırdığından ve ülkenin sömürülmek istendiğinden dem vurur.

Suçu kendinde aramayan 80 milyon insanız anlayacağınız.

Menderes döneminden bu yana hükümeti kontrol eden tek solcu hükümet Ecevit döneminde oldu. O da Kıbrıs meselesi gibi narin bir meselede adaya asker çıkartarak bugünün milli görüş hükümetlerinin yapmaya kalkışamayacağı bir işe kalkıştı.(Bu konuda çok da tartışmak istemiyorum aslında. Yakın geçmişte o kadar olay oldu ki sırf dış devletlerle aramız bozulmasın diye gözümüzü yumduğumuz...)

Yani uzun yıllardır bu ülke hep sağ görüşlü partilerin himayesindeydi. Peki Erbakan ile yükselmeye başlayan ve Erdoğan ile doruk noktasına çıkan milli görüş dönemlerinde o çok yakınılan Batılı devletler aleyhine bir icraat yapıldı mı?

Özal zamanında imzalanan bir gümrük anlaşması var. Bu anlaşmayla AB üyesi ülke olmadan AB üyesi ülkelere sınırlarımız sonuna kadar açık.

Çiller zamanında AB'ye girmek için yapılmamış icraat yok.

Erdoğan dönemi ise AB'ye girmeye en çok yaklaştığımız dönem. Hatta bizzat Erdoğan'ın girmek için her şeyin yapılacağını söylediği konuşmaları hala akıllarda.

Olayın bir de ABD tarafı var elbette. Irak operasyonunda ABD'ye üs sağlayan, ABD'li askerlerin katliam yaptıkları Irak'tan evlerine sağ salim dönebilmeleri(!) için dua eden bu hükümet değil miydi?

Peki sevgili okur, hükümet Batılı devletler ile bu kadar içli dışlı iken,bu devletler tarafından kuyusunun kazıldığına inanmak mümkün mü?


Bu safsataların birincisi elbette. Gelelim cemaat tarafından kurulan paralel devlet safsatasına.

2003 yılında ben henüz ortaokul öğrencisi idim. O dönem Anafen'e gidiyordum ki bildiğiniz üzere kendisi bir cemaat dershanesi. Liselere hazırlık, gelecek kaygısı falan derken hocalar herkesi potansiyeline göre bir okula yerleştirmeye uğraşırdı. Kendilerine yakın hissettiklerini de polis ve askeri lise sınavlarına girmeleri için teşvik ederlerdi.

2003 öncesinde imkansız olan "dindar ailenin rütbeli çocuğu" olma imkanının geldiğini düşünüyorlardı. Ve bir şekilde arkadan geleceklere yol açmak için kadrolaşma çabasına girmişlerdi.

Bu benim yaşadığım ufak bir anı. Bu şekilde polis kolejine girmiş birkaç arkadaşım da var. Şu an ne durumdalar bilmiyorum. Ama şunu biliyorum; eğer cemaat bir paralel örgüt kurmuşsa bunun yolunu açan da bizzat bu hükümettir. Vaktinde bundan zevk alan, kazanç sağlayan da bu hükümettir.

Balyoz'un, Ergenekon'un ve bu çeşit davaların sonucunda iktidarı sağlamlaşan yine bu hükümet olmadı mı? Peki cemaatin ezelden beri hükümet düşmanı olduğunu düşünmek mümkün mü?

Bu daha çok öküz öldü ortaklık bozuldu durumu. Hayırlı olsun.

Gelelim üçüncü safsataya. Bu tabii ki benim de aralarında bulunduğum çapulcu safsatası. Ama bu safsata hükümet düşmanı oldukları konusunda değil. Vatan haini oldukları konusunda. Ki bu konuya dünkü yazım oldukça açık bir yanıt vermekteydi. Ancak Koç Grubu'na yapılan hakareti de saymadan geçemeyeceğim. Zira kendilerini hem çapulcu, hem faiz lobisi olmakla suçluyorlar.

Bu kadar büyük bir şirketin, ülkede en fazla ihracat yapan Tüpraş da dahil olmak üzere ülkeye kazandırdıkları saymakla bitmeyecek işletmelere sahipken, e cepleri de böylesi şişkin iken, hangi sebeple hükümeti düşürmeye çalıştığını ben bulamadım.

Adamlar Tüpraş'ın üretimini bir ay durdursalar cari açık ikiye katlanır, ama bizim kronik salaklar adamları hala düşman görüyorlar. Üstelik onlar hayal dünyalarında uydurdukları (uyduran da yeni başbakan danışmanlarından Yiğit Bulut oluyor. Katı bir hükümet düşmanı olan bu arkadaş para kokusunu alınca fikirleri değişti bir anda) ve ülkenin aleyhine çalıştığını düşündükleri faiz lobisinin içinde sayıyorlar.


Yahu, ülkeye yabancı yatırımcı girsin diye her türlü özelleştirmeyi yapan, neredeyse yabancı ortaksız şirket bırakmayan, SPK gibi kendinden habersiz bir kuruma ön ayak olan hükümet bu hükümet değil mi? E nasıl oluyor da faiz lobisi (varsa mı desem, yersen mi...) ekmeğine yağ süren bu hükümeti saf dışı etmeye çalışıyor?

İlginç işler bunlar tabi.

Son olarak CHP ve tüm diğer muhalefet partileri var. Ki bu benim en sevdiğim mesele olduğu için sona sakladım. Neden mi en sevdiğim? İktidar partisi bu kadar güçten düşmüşken, meşruiyeti sorgulanırken, hatta kendi içinde çelişkiye düşmüşken hamle yapmayan, yapmaktan çekinen, belki de yapmamak işine gelen muhalefeti dünyada bulamazsınız da ondan.

Önümüzdeki seçimlerde AKP'nin oyu %20'yi geçerse bilin ki bunun esas sebebi bir türlü alternatif olamayan, burnundan kıl aldırmayan, halkın kalbine dokunacak yeni liderler çıkaramayan muhalefetin ve siyaset arenasında aylak aylak dolananlarındır.

Böyle büyük bir yolsuzluk operasyonunu, iktidarı zamanında polis tarafından uygulanmış barbarca şiddeti, ölen gençleri, insan haklarını hiçe sayan hukuksuzlukları bile kullanamayan bir muhalefet basiretsiz değil, işbirlikçidir zaten.

Milletvekili maaşlarına yapılacak zammın 2 saatte geçtiği TBMM de bunu kanıtlamaktadır.


Çok uzun tutmamaya çalışsam da upuzun bir yazı olmuş. Okuyanlara şimdiden teşekkür ederim. Bir de ricam olacak. Sesinizin çıktığı kadar alternatif diye bağırın. Bağırmayanları bağırmaya ikna edin. Hırsızların, arsızların, dalkavukların ve işbirlikçilerin tek seçeneğiniz olmasına izin vermeyin. Kime oy vereceğinizi
seçmeden önce kimin oy almaya layık olduğunu seçin.

Gerçek demokrasi bunu gerektirir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder