Dün cehaletine ağladım ülkem. Gözyaşımı içime akıtmadım. Dışıma da akıtmadım. Sen cehaletinde pişmanlık kırıntısı taşımıyorken gözyaşı dökmek anlamsız geldi. Ben de gözyaşı dökmeden ağladım.
Dün sigaraya özlem duydum. Daha çok duman özlemiydi. İçimi yaksın istedim. Gözlerimin yaşarmasına sebep olurdu belki. Sonra aklıma biber gazı geldi. Ey cehaletten gözleri kapanmış olanlar, anlayamazsınız dedim. Koskoca Taksim Meydanı'nın geniz yakan, göz yaşartan bembeyaz bulutla kaplanmasını, bu bulutla ölümün ne kadar yakın olduğunu anlayan binlerce insanı anlayamazsınız dedim. Hoş, anlamaya da çalışmazsınız dedim. Ama yalnızdım. Hepsini içimden dedim.
Dün çok düşündüm. Tam olarak düşünmek de denemez aslında. Gerçekleri gördüm. Gerçekleri göremeyenleri gördüm. Gerçeklerin neden görünmediğini gördüm. Aile efradının boğazını doyuracak paraya çalışan adamların, akşam vakti aptal kutusuna bakıp, gündüz vakti dalkavuk gazeteler alıp, gerçekleri göremediğini gördüm. Bu adamların bu kadar sığ ve bu kadar taraflı iken, tarafsız yorum yapmaya çalıştıklarını gördüm. Yaptıkları taraflı yorumun doğru olduğuna kendilerini zoraki inandırdıklarını gördüm. Yaptıkları taraflı yorumda savundukları sözde özgürlük savunucusu bürokratları gördüm. Dedim ya, çok düşündüm. Düşünmek denemez aslında, ülke gerçeklerini gördüm.
Dün taraflı tarafsız videolar izledim. Taraflı olanları pek umursamadım. Tarafsız olanlar nadirdi, çok bulamadım. Taraf tutmazken bertaraf olmayı öğrendim. Bertaraf olan taraftarları öğrendim. Ülke ortalamasının üzerinde eğitim ortalaması olan bir kitle tarafından başlatılan Gezi direnişini sahiplenmeye çalışan grupları ve partileri öğrendim. Bu direnişe katılanları terörist sayan, terörist başıyla müzakere partisi üyelerini öğrendim. Hepsini videolardan öğrendim. Hiçbirini videolarda göremedim. Eksik vasfından gerçek vasfını çıkardığım videolar izledim.

Pardon, düşünmek bu ülkede beş para etmeyen bir meziyetti değil mi?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder