Bir adamın evidir. Tütün kokar. Duvarları duman izi... Dağınık, sarı tonlu, soğuk.
Tütün kokan bir adamın evidir. Parkesinde kedi tırnakları. Koridorlara geçmişten kahkahalar vurur. Dost kahkahaları. Alabildiğine şen, alabildiğine gürültülü... Sakinliğine sürülmüş kara bir lekedir bu kahkahalar. Evin varlığını fütursuzca ifşa ederler...
Yalnız ve tütün kokan bir adamın evidir. Pervazında iki serçe durur. Her sabah cıvıldaşan iki serçe. Bahçedeki güle yarenlik ederler. Kanatları altında bir sarmaşık biter. Tüm güney cephesini sarmıştır bu sarmaşık. Pencereye iki karış aşağıdan bakar. Pencereler meşedendir. Camları soğuk geçirmez, her daim kirli. Kirli olmasalar siyah deriden koltuk dışarıdan görünür. Ama görünmemek siyah deriden koltuğun kaderidir. Çoğu geceler tütün kokan adam da onu göremez, takılır düşer. Sonra gelsin küfür, gelsin tekmeler...
Dev gibi ama yalnız ve tütün kokan bir adamın evidir. Ay geceyi yırtınca uzaktan İstanbul'u görür. Büyük binaları, göz alıcı ışıklarıyla. İstanbul'a derin bir nefretle bağlıdır. Onun topraklarının üzerinde oturur, ama ona uzakta durur. Tüm coğrafyası, jeopolitik önemi, tarihsel şaşaası yerin dibine girsin! Nefes alacak oksijen bile vermez elinden gelse. Kendini hep hor görür. Dağlı der. Köylü der. Cahil der. Karın tokluğuna çalıştırır. Hatta aç bırakır. Sesi çıkmazsa süründürür, çıkarsa öldürür. Gaddardır. Taş kalplidir. Metropol de olsa adam değildir...
Sessiz, dev gibi ama yalnız ve tütün kokan bir adamın evidir. Asla misafiri olmaz. Önünden araba geçmez. Kapısında kediler uyumaz. Uzaktan köpek sesi bile duyulmaz. Bir kurtlar vardır, bir de akbabalar. İkisi de ay geceyi yırtınca çıkar. Kurtlar karşıki tepeden ulurlar uzun uzun, akbabalar İstanbul'dan uçarlar leşine çöreklenmek için. Köyü yıkılmıştır, akrabası kalmamıştır. Eşi dostu sırt çevirmiş, dostları terk etmiştir. Karın tokluğuna çalışır. Kapısını kilitlemez, haki parkasını asla giymez. Hor görülmekten sıkılmıştır. Dilinde şive taşır, belinde kemer. Kemerini de avm'lerde çok görürler. Ön yargısız bir hayat hayalleri kurar. Umudunu böldüğü ekmeğe, kırdığı soğana, yaktığı bulgura katar. Her akşam katık yapar. Yetmez. Az kalır.
Umut dolu, sessiz dev gibi ama yalnız ve tütün kokan bir adamın evidir. Aslında bir harabedir. Deri koltuğu hayal, serçeleri kaçak, pencereleri gazete kaplı... Ay geceyi yırtınca duvarı çatlak, bahçesi ısırgan otu... Bir tek adamı gerçek, o da keder dolu...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder