23 Şubat 2012 Perşembe

Enerji

Oradan oraya koşturan çocuklara bakarken yorulmaya başladım. Yaşlanıyorum galiba. İçimdeki hayat sevinci her zaman olduğu yerde duruyor fakat, kollarımda ve bacaklarımda takat yok. Koşmaya başlasam sonu gelmeden yere yığılacakmış gibi hissediyorum. Ya da bir kavgaya girsem ne yaparsam yapayım sonunda dayak yiyecekmiş gibiyim. O eski heyecan yok içimde.

Aslında doğru kelime enerji olmalı. Kendimi ergenliğe yeni girmiş halimden çok uzakta görüyorum. O zamanlar kıçımın üzerine oturmazdım. Ev boğardı, sokak boğardı, sürekli bir doğaya açılma isteğim vardı. Çayır çimen arasında nefesim yettiğince koşmak isterdim. En olmadı, havadan bir bahane bulup en yakınımdaki kişiyle kavga ederdim. İnsan garip. İçindeki gücü bitmeyecekmiş gibi hissediyor. Şimdi bakınca öyle değil. Aradan pek fazla yıl geçmemesine rağmen ergenlik günlerim anlaşılamaz derecede enerjik. Ve ben bu enerjinin nereye kaybolduğunu merak ediyorum. İnanın kanımdan enerji üretme ihtimalim olsaydı damarlarımı HES'e boğardım...

Böyle düşününce bugün ülkeme yapılanı bir nebze olsun haklı buluyorum. Kendi kendime diyorum ki evet, Anadolu yorgun ve enerjiye ihtiyacı var. O yüzden bu zulüm yapılıyor ona. O yüzden denizi kirleniyor, ırmağı kuruyor, ormanı ölüyor... O yüzden havası zehirli gazlarla doluyor. Ama maalesef kazın ayağı öyle değil. Anadolu, o bilmem kaç asırlık çınar birilerine peşkeş çekiliyor. Hem de adi siyaset oyunları için...
Muğla'da termik santral, Amasra'da termik santral, Mersin'de nükleer santral, yurdun her köşesinde üçer beşer HES... Yabancılara kiralanıyor, iktidar yanlılarına hediye ediliyor, işten anlamayanlara veriliyor. Sonuçta ise zarar gören hep Anadolu, hep ekmeğini Anadolu'nun bereketli toprağından çıkaran köylü oluyor. Masa başında otuz sene sonraki cirosunu hesaplayan iş adamı zenginleşirken, seneye ne kadar mahsul alacağını hesaplayamayan köylü toprağını dahi sulayamaz hale geliyor.

Oturmuş izliyoruz. Gündem değişiyor, davalar görülüyor ve birileri arkamızdan yabancı devletlerle anlaşmalar yapıyor. Amasra gibi cennet bir yere termik santral kurmayı "yenilenebilir kaynaklarla enerji üretimini yaygınlaştırma" olarak açıklayan devlet adamları tarafından güzel ülkem toza, kükürte ve her türlü pis gaza maruz bırakılıyor...

Siyasetin pis oyunlarıyla kirlenmiş bir ülkeye doğacak çocuklarım. Ve elimden hiç bir şey gelmeyecek. Benim çocuklarım belki de güzelliği baharın yeşil tonunda değil, şehrin yapay ışıklarında bulacak. Kanacak. Anadolu'yu kurutup barlara, diskolara, gecelere, kerhanelere, meyhanelere, köprü altlarına, köşe başlarına, esrar yuvalarına, mafya babalarına elektrik sağlayan siyaseti sevecek. Minnet duyacak... 

Gençler; yeni nesil siyasetin eseri olacak. Uyanın artık...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder