"Düşün ki yoksun düşünde. Düşün de, ne olacak düşünce? Düşüncesiz insan fikirlerine saygı mı duyacaksın? Yoksa fikri sabit bir insan mı olup çıkacaksın? Rüyaların tekdüze. Hayallerin solgun. Gökkuşağı renginde gelecek düşlemeyeli ne kadar oldu? Peki gelecek ne zaman gelecek diye düşünmeyeli? İki çocuk babası olmayı istemeyi bıraktığın günler oldu. Kiminde bir erkek kiminde üç kız istedin. Ya çocukları düşünmeyeli? Çocukluğundan beri istediğin arabanın rengi bile girmiyor ki rüyalarına; sana arabayı sorayım. Ya o kadın? Kadından çok meleğe benzeyen, çoğu geceler düşünde görüp sabahına gusül aldıran o kadın? Şimdi oldu değil mi? Kalçalarını hayal edebiliyorsun. Şehvet doluyor kanına. Yumuşak, beyaz bir kalça ve o kalçayı vücuda bağlayan incecik bir bel. Ne kadar da mükemmel bir hayal. Hayal olduğunu düşünmemiş miydin yoksa? Düşünün gerçekleşeceğini düşündün değil mi? Ah ahmak... Ah hayal bile kuramayan zavallı. Ne zaman gerçekle yalanı karıştırdın? Ne zaman yalanlarının kölesi oldu? Ben sana hayatından daha güzel hayaller kurma, hayalini hayatın sanırsın demedim mi? Nasıl ürkütmüşsün hayatını böyle. Nazlı bir ceylan gibi kaçmış yalanlarından. Ah benim kimine kan kırmızı tarla, kimine cani bir katil gelinciğim. Ah benim yüce dağ başlarından gözlerine bulut çalmış kadersizim. Seni kimler bu hale getirdi de bıraktı Mazhar Osman'ın önüne..."
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder