26 Ağustos 2013 Pazartesi

Birinin Gözünden Her Şey

Mayıs'ın yirmi sekizi
ılık bir bahar gecesi.
İnsanlar sırtında hırka
elinde çay
balkonda.
Karşı dairede bir çift,
balkondan mehtaba bakıyor
çocukları içeride, belli
televizyonun ışığı,
karanlık pencereye vuruyor.

Mayıs'ın yirmi sekizi
balkondayım herkes gibi.
Çaya üşendim
sigarayı bıraktım
ben de kolaya kaçıp
neskafe yaptım.
Hava esiyor,
üşümezsin de hani
insan ürperiyor.

Yirmi sekizi bitti.
Karşı dairedeki çift yatmaya gitti.
Yalnız ben kaldım
gecenin karanlığında
olduğu gibi dikilen.
Ay bile yer değiştirdi...
Kaba etimde karıncalanma
ayağımda uyuşma.
Rüzgar da sert esmeye başladı zaten
Kasımpaşa'ya doğru
tepedeki Taksim'den.

Mayıs'ın yirmi dokuzu.
Kimi uyuyor şimdi
kimi rakı sarhoşu.
Aptal kutusuna saldırıyorum ben de
ne uyumak istiyorum
ne içki içiyorum.
Ya çok doğruyum
ya bir şey bilmiyorum.

Mayıs'ın yirmi dokuzu
saat sabah beş kırk iki.
İçim geçmiş
televizyona uyanıyorum.
Biri var televizyonda,
gözlerim kapalı ama
renk değişiminden anlıyorum
biri koşturuyor sürekli.
Bu saatte bu ne enerji?

Mayıs'ın yirmi dokuzu
saat beş kırk yedi
sabah haberleri.
İstanbul'un göbeğine
çadır kurmuş birileri.
Dediklerine göre çevreciler
bana göre mülteci.
Kesin evsizler
ya da hayırsız;
kovmuş anneleri.

Mayıs'ın yirmi dokuzu.
Taksim'den sesler
duman
ve insan geliyor.
Çok uykum var.
Meraklandım şimdi
kim bunlar
neden oradalar
neyi savunurlar?
Çegeveralar mı
moskoflar mı?
Uyku bastırıyor.

Mayıs'ın yirmi dokuzu.
Akşam ezanına uyandım.
Karnımda bir gurultu
aklımda bir şey
bulamadığım.
Buzdolabını açtım.
Annemin dediği gibi
fare atsan açlıktan ölür.
Aman ölmesin.
Ölürse kokar,
sonra ne yaparım?

Mayıs'ın yirmi dokuzu bitiyor.
Ben yine televizyon başında.
Filmde biri var
bildiğinden şaşmıyor
kimseyi dinlemiyor.
Yalnız birine güveniyor
o da onu kandırıyor.
Ne saçma...
İnsan nasıl görmez gözünün önündekini?
Kandırmak
kandırılmak
öyle kolay bir şey mi?

Mayıs'ın otuzu
sabah haberleri.
Yine dünkü haberler
ne acayip iş.
Polis gaz atıyor,
zabıta çadır yakıyor,
ortada birileri koşuyor.
Sıktılar ama,
her gün aynı haber verilir mi?
Zaten her yer gaz dolu
bembeyaz
bir şey de görünmüyor ki!

Mayıs'ın otuzu.
Gazete televizyondaki olayla dolu.
Herkes bir şeyler yazmış
herkesin bir fikri var.
Saçmalığa bak.
Ağaçlar kesilmesin diye toplanıp
ateş yakmışlar.
Sonra çadırlarda yatıp
seks yapmışlar.
Kesin yaparlar
baksana
"şerefine Tayyip" diyorlar.

Mayıs'ın otuzu
yatsı okunuyor.
Televizyon yine boş
Taksim'den sesler geliyor.
Kahvaltı falan derken
yokuşta ayak sesleri;
birileri koşuyor.
Ne varsa sanki.
Yedikleri önlerinde
yemedikleri çöpe gidiyor
hepsi nankörlüğünden
iki ağacın peşine koşuyor.

Mayıs'ın otuz biri
erken uyanıyorum.
Dışarısı çok kalabalık
ağzımda bir dolu küfür
balkona çıkıyorum.
Havada keskin bir koku
gözlerim sulanıyor
içeri girip
televizyonu açıyorum.
Sonunda adam gibi bir program;
kahvaltımı yaparken
penguenleri izliyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder