21 Ağustos 2013 Çarşamba

Mısır'a Bakış

Yaşananlar ve ideolojiler arasında gidip gelirken veya katliam ve katiller hakkında hüküm verirken, her durumun ve fikrin ayrı ayrı değerlendirilmesi gerekir. Bu değerlendirme kesinlikle duygusal olmamalıdır. Hümanizm çerçevesinde olmalıdır. Katı bir realizm içermemelidir.

Neyden bahsettiğimi düşünüyorsunuz. Gözünüzün önünde olandan, Mısır'dan bahsediyorum.

Ülkemiz bu son bir-iki senede çok fazla şey yaşadı. Çözüm sürecine Öcalan'ın katılması, Reyhanlı, Gezi Parkı olayları, Suriyeli mülteciler, şike süreci, Balyoz davası ve son olarak Mısır olayları. Zaten çok kültürlü, çok dinli ve farklı görüşlü Türkiye mozaiği bu olaylarla iyice kutuplaştı. Birbiriyle aynı görüşü paylaşanlar bile belli konularda birbirinden ayrılmaya başladı. Aynı din mensupları farklı görüşleri benimsediler. Bağnazlar çoğaldı, sözde demokratlar kafasını toprağa gömdü. Yalanlar söylendi, feryatlar arşa ulaştı.

Bu yaşananların hepsini tek tek inceleyemem. İşin aslı ben de laf anlatmaktan sıkıldım artık. Sosyal ortam geliştikçe öyle bağnazlarla muhatap olmak zorunda kaldım ki... Yani sadece Mısır olayıyla ilgili gördüğüm, araştırdığım ve bana mantıklı gelen kısımları, bu kısımlara bağlı yorumlarımı paylaşacağım.

Arap Baharı'ndan başlıyorum. Kısa ve öz şekliyle bu süreçte halk Mübarek'e karşı ayaklandı. Olaylar büyümeye başladığında ordu ortaya çıktı ve Mübarek'i hapse atıp seçimlerin yapılacağını ilan etti. Seçimler yapıldı, halkın yarısı oy kullandı ve %42 oy alan Mursi hükümeti iktidara geldi. Yani, ordunun hükümete karşı giriştiği hareket Arap Baharı sürecinden dolayı "darbe" değil "devrim" olarak lanse edildi ve ülkeye demokrasi getirildi. Yalnız %50'nin %42 oyunu alan bir iktidar ne kadar demokratik bir hükümet kurabilir, halkın ne kadar isteğini karşılayabilir bilinmez. Belki de bu sebepten halk ikinci kez sokaklara döküldü.

Bir kez daha ayaklanan halk yine meşhur meydanda hükümetin istifasını istedi. Madem demokrasi gelmişti, eylem yapmak ve farklı görüş sunmak bir haktı. Fakat halkın sorularına cevap vermeyen Mursi yönetimi, isyan olarak lanse ettiği ayaklanmayı bastırmak üzere polis gücünden faydalanma yoluna gitti. Aslında bizim de Gezi direnişinden aşina olduğumuz görüntüler yaşandı. Bizde yaşanandan farklı olarak, Mısır ordusu bir kez daha sahneye çıktı. Halkın desteğiyle Mübarek'i devirmiş olan ordu, halkın desteğiyle Mursi'yi de devirdi.

Sisi ve Erdoğan
Madem olaylar bu kadar basit neden orada hala katliam yaşanıyor? Hani Gezi Parkı olaylarında suçlu olarak aradığımız dış mihraklar var ya, Mısır için tam olarak bu geçerli. Aslında onlar için dış mihrak Türkiye'nin ta kendisi oluyor. Bir saniye için Türkiye'de doğmadığınızı farz edip olaylara dışarıdan bakın. Şu anda Ortadoğu üzerinde iki ülke iç savaşlarla boğuşuyor. Biri Suriye biri Mısır. Türkiye Suriye'deki hükümetin düşmesini istiyor, hatta bunu El Nusra cephesini açık açık destekleyerek yapıyor. Öte yandan Mısır'da düşmüş, düşürülmüş hükümetin demokratik yollarla seçildiği üzerinde diretiyor. Üstelik bunu isteği yerine getirilmeyen çocuk gibi heyecanlı ve sonunu düşünmeden yapıyor. Aynı anda gerçekleşen iki iç savaşta ülkemizin oynadığı ironik rolleri görebildiniz mi?

Bir de olaya içeriden bakalım. Gezi Parkı direnişiyle ilgili yazılarımda bahsetmiştim. İçeride de dur
um bizzat hükümet eliyle karıştırılıyor. Gezi Parkı olaylarında dindar-dinsiz, Balyoz davasında darbeci-demokrat, şike sürecinde şikeci-tertemiz ve daha bir çok şekilde halk kutuplara ayrıştırıldı. Üstüne üstlük, desteklenen el Nusra cephesinin gerçekleştirdiği Reyhanlı bombalamasının üzeri örtüldü. Olay başka partilerin ve kişilerin üzerine atılmaya çalışıldı. Yani hem iç politikada hem de dış politikada yapılan yanlışlara bir de halkı ayrıştırma halkası eklendi. Siz hissediyor musunuz bilmiyorum ama ben bir buçuk senedir kendimi hiç de rahat hissetmiyorum. Televizyonlarda gösterilen "büyüyen Türkiye" haberleri de bunu değiştirmiyor.

Mısır'da yaşanan katliamlara sessiz kalınmamalıdır. Müslüman kanının akıtılmasına karşı çıkılmalıdır. Yaşayan herkese demokratik hakları verilmelidir. Bunlara katılıyorum ve bu doğrultudaki her düşünceyi destekliyorum.  Ancak Mursi'ye dünyanın en demokratik insanıymış gibi davranmak, Sisi'yi dünyanın en büyük canavarıymış gibi göstermek çok yanlış. Hatta kendisini Mısır'la aynı kefeye koyan AKP tarafından desteklenen sapkınca bir hareket.

Bir de şu var. Hani Gezi Parkı direnişi sürerken "Koç ağaçları yıkarken neredeydiniz? Başka eylemler yapılırken neredeydiniz? Bunlar hep dış mihrakların oyunu" diye üste çıkmaya çalışan AK güruh vardı ya? İşte  şimdi onlara soruyorum. Karabağ yanarken neredeydiniz? Filistin parçalanırken neredeydiniz? Çok sevdiğiniz hükümet Mavi Marmara'nın hesabını soramazken neredeydiniz? Şimdi Mısır'daki olayların arkasında İSrail'i arıyorsunuz. Aramayın, İsrail hemen Mısır'ın kuzeydoğusunda Filistinlileri katlediyor. Siz hükümet tarafından bağlanmış gözlerinizle tek katliam Mısır'da yaşanıyormuş gibi görseniz de...

Okuyamıyorsanız Tıklayın. RedHack'in açıklaması.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder