13 Kasım 2013 Çarşamba

Büyüme

Deniz tuzunun lekelediği camlardan kauçuk tabanlı parka bakıyorum. İçim eriyor çocukları izlerken. Özlemler katlanarak büyüyor kalbimde, boğazıma oturuyor. Tek derdi salıncağın daha yükseğe çıkması olan çocukları izlerken nasıl da boş geliyor hayat... Ne kadar çetrefilli okumak... Bu yazıyı okuyamayacak kadar küçük çocuklara nasihatim olsun öyleyse. Büyümeyin... Bırakın burnunuz aksın soğukta, dudaklarınızın kıvrımına çöken sarımsı sümükten daha iğrenç büyümek. Bırakın diziniz kanasın düşünce, toz kaplı çizik çizik yaraya bakınca duyduğunuz acıdan daha berbat büyümek. Bırakın tek derdiniz arkadaşınızda gördüğünüz kırmızı arabaya sahip olmak olsun. Ah bir bilseniz, büyüdükçe nasıl kaybolacak içinizdeki sevinçler. Ve nasıl saklanacak kalbin balta girmemiş ormanlarına çocuksu hayaller...

Günün birinde tek bir gün, hatta bir kaç saat için çocukluğumu geri vereceklerini söyleseler nasıl da vazgeçerim her şeyden. Nasıl da ardıma bakmadan koşarım yamalı futbol topuna, zinciri paslı salıncağa... Üzerinden pek de fazla zaman geçmediği için daha iyi hatırlıyor insan... Ve daha fazla özlem duyuyor. Elinle uzansan tutacaksın sanki, ama bu büyümek var ya ey çocuk, bu hayat, bu okumak var ya, seni alıkoyuyor zevklerinden ve özlemlerinden...

Büyüme...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder