Patlak veren soruşturma, ardından gelen tasfiyeler ve ayyuka çıkan dedikodular arasında yaşıyoruz. En apolitik olanımız bile boğazına kadar politikaya batmış durumda. Filmlerde görmeye alışık olduğumuz komplolar gözümüzün önünde gerçekleşirken böyle olmaması beklenemezdi zaten.
Yine de bunca karmaşanın ortasında, hala inancını körü körüne savunan bir kesim var. Bu kesim iki grubun birbirine düzenlediği komploları hiçe sayarak, aslında bütün komploların kronik komplocu olarak gördükleri "İsrail ve ABD" düzleminden geldiğini söylüyorlar. Hey gidi hey...
Ülkenin doğusunda, batısında; köyünde mezrasında ayakkabısız dolaşan çocukların olduğu bir ülkede, ayakkabı kutusundan milyonlar çıkan bakan çocukları, rüşvetle iltimasla malı götüren iş adamları, kuş kadar sermayesiyle Merkez Bankası'nın kasası kadar kredi alan şirketleri hiçe sayıyorlar. At gözlüğüyle bakmanın bir üst seviyesine geçmişler anlayacağınız; at gözlüğüyle gözlerini kapatıyorlar.
Daha 6 ay önce "polis canımız ciğerimizdir, polise uzanan eller kırılsın" diye boğaz çatlatanlar, bugün emniyet teşkilatını yeniden yapılandırmanın peşinde. 6 ay önce bu radikal savunucuların polisi nasıl savunduklarını hatırlayın. Polisi yücelten gazete manşetlerini, polisi savunan sözde bilirkişileri, polisim olmadan asla diyen bakanları ve milletvekillerini hatırlayın. Rüzgar bir anda nasıl da tersine dönüyor değil mi?
Bunların hepsi bir tarafa, olayı hala "Gezici çapulcuları sevindirmeyin" diye yorumlayanlar var. "Verin ellerinizi, müslüman bir devletin müslüman hükümetini devirmeyin, yine kardeş olalım" diyorlar. Kul hakkı yemek, adam kayırmak, koca koca yalanlar söylemek müslüman olmanın tam olarak neresinde kalıyor, bunu söylemiyorlar.
Ben müslüman olmayı geçtim. Biraz ahlaklı olan, biraz onurlu olan hiç kimse soruşturmada iddia edilenlerin yanına yaklaşmaz. Adı böyle bir soruşturmada geçerse görevini bırakır. Haksız ise kendini savunmaz. Bunu bile göremeyenler var hala. Şu anda devam eden savaşı başka bir cephede değerlendirip, savaşın asıl sebebini, rüşvet ve yolsuzlukları gözardı edenler var. Onuruyla ve namusuyla yaşayan bir insan, müslüman olmasa bile haksız olanı, haksızlık yapanı savunur mu?
Dün de yazdım, bugün de yazayım. Yaşananların hiçbiri umurumda değil. 6 ay önce milyonların ahını alan, ellerini ölenlerin, sakatlananların kanına bulayanlar ettiklerini buluyorlar. Beter olsunlar. Hatta önce beter olsunlar, sonra ibret olsunlar. Asıl önemli olanın hükümet veya devlet değil, halk olduğunu insanımıza hatırlatsınlar. Malını, itibarını, makamını kaybedenlere zerre üzülür isem adam değilim. Zaten mesele de bu değil. Mühim olan insanımızın gerçekleri tüm çıplaklığıyla görme "cesaretinin" olması.
Vaktinde yalan belgelerle, sahte iddianamelerle "şikeci" sayılan bir takımın taraftarı olarak temennim, kanıtlarla ispatlanmış bu yolsuzluktan doğacak her türlü cezanın muhataplarına çektirilmesidir.
Şu da şöyle bilinsin ki, benim takımım itibarsızlaştırıldı ancak küllerinden doğar. Böyle bir soruşturmanın ardından itibarını kaybedenler ise, yüzyıllarca "namussuz" olarak anılırlar.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder