14 Ekim 2014 Salı

Senaryo

Bir klavye tozlanmamalı. Tozlanan klavyeye bakınca anlıyorum bunu. Hadi diyorum kendi kendime, hadi diyelim yazmayı bıraktın. Araya tatil girdi, KPSS derdine düştün, iş arama telaşına girdin yazmadın. Hiç kimseyle de konuşmadın mı?

Olay örgüsü yalnızlıktan oluşan bir senaryoda esas oğlanı oynuyorum. Dini kanalların çektiği saçma sapan filmlerden değil ha! Bildiğin oskarlık senaryo. Karakter toplumsal olayların ortasında kalmış. Her toplumsal olayda başına bin türlü iş açılıyor. Eylemler, seçimler, krallığa dönen demokrasi, yolsuzluk, ötekileştirme, işsizlik, maddi sıkıntılar, manevi çöküntüler... Ne ararsan var anlayacağın.

Bir de bunlara rağmen başarmak için uğraştığı işler var. Mezun olmak, sosyal sorumluluk projeleri, yeni bir düzen hayali, evlilik... Ne olursa olsun umudunu kaybetmiyor karakter. Gamsızlığın doruklarında. Hani dünya yıkılsa umurunda olmayacak tiplerden. Bir şeylerin peşinden umutsuzca koştuğu zamanlarda dahi sonuçsuzluktan yılmıyor. Biraz hayalleri yıkılıyor önce, sonra o da geçiyor.

Çok ilginç fikirleri var. Mesela demokrasinin miadının dolduğunu düşünüyor. Yeni bir sistem arayışına giriyor fakat ne yapıyorum ben deyip vazgeçiyor. Ülkedeki parti sisteminin radikalizmi desteklediğini söylüyor. Parti sistemine karşı fikir geliştirmeye bile çalışmadan önüne çıkacak engellerden ürküyor. Kararsız, motivasyonu ve gerekli eğitimi eksik...

Senaryo böylece sürüp gidiyor. Henüz tamamını okumadığım için sonunu yazamıyorum. Fakat okuduğum kadarıyla senaristin karaktere küçük sürprizlerle dolu mücadeleci bir hayat sunduğunu söyleyebilirim. Bakalım... Oynadıkça anlayacağız nasıl olsa.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder