9 Aralık 2014 Salı

Kıyımlar 1

Kıyım var sevgili okur. İri kıyım hükümetin yaptığı kıyımlar var. İnsan kıyımı var, İslam kıyımı var, ağaç kıyımı var, fikir kıyımı var... Sevdiğim, uğruna çabalayıp didindiğim her şeyin kıyımı var.

Halk tarafından seçilen ilk cumhurbaşkanı kalkıp "ABD'deki olay kabul edilemez, bizim polisimiz vatandaşı öldürmedi" diyor. Nasıl yani diye düşünüyor insan değil mi? Vatandaştan kastı merak ediyor. Sahi, kim bu öldürülmeyen vatandaşlar? Kenar köşelerden belediye otobüsleriyle usulsüz bir biçimde mitinglere taşınanlar mı? Ne denildi diye düşünmeden onaylar biçimde kafa sallayanlar mı? Öyleyse haklı cumhurbaşkanı, gerçekten bu kriterde hiçbir vatandaşı öldürmedi polis. Geriye yalnız bir mantık hatası kalıyor. Bilindiği gibi ABD'deki olayda beyaz polis siyah bir genci vurdu. Bu durumda yarın Obama çıkıp "bizim polisimiz de vatandaşı öldürmedi" dese, buradaki vatandaştan kastı beyaz insanlar olsa, Obama da doğru söylemiş olmayacak mı? Öyleyse geriye sorulacak tek bir soru kalıyor: Bizim polisimiz hiç "siyah Türk" öldürdü mü?

Abdullah Cömert, Ali İsmail Korkmaz, Ethem Sarısülük, Berkin Elvan... Bu gençlerin tamamı direkt polis müdahalesiyle öldürüldü. Fakat kendileri siyah Türkler familyasından olduğu için cumhurbaşkanının "vatandaş" kapsamına girmiyor. Bu sebeple de polis tarafından öldürülmeleri polisin birilerini öldürdüğü anlamına gelmiyor. Yazının bu noktasına uzun zaman önce bir sözlükte okuduğum "fildişi kulelerinden aşağı tüküren Beyaz Türk saçmalıkları" deyişini ekliyor, yazana bir kez daha saygılarımı ve hürmetlerimi iletiyorum.

İnsan kıyımı polisin katlettikleri ile sınırlı değil elbette. Ciğerimizi parçalayan maden işçileri var. İnşaat işçileri, tersane işçileri var. İş güvenliği olmadan, kontrolsüz bir biçimde çalıştırıldıkları için günaşırı ölüyor bu insanlar. Aslında işleyiş basit: Bir holdingin vardır. Bu holding günün kuvvetine, yani hükümetine iyi görünmek için bir takım işler yapar. Mesela holdingin gazetesi havuzdan gelen haberleri yayınlar. Holdingin işçileri kendi kollarında yeni kurulmuş hükümet yanlısı sendikaya üye olur. Bu işçilere mitinglere gitmek zorunlu tutulur. Holdingin patronları vekillere ve bakanlara hediye yağdırır. Bunun karşılığında hükümet de holdingin kitabına uygun olmayan işlerini görmezden gelir. Denetimleri seyrekleştirir. İhalelerde yanlı davranır. Böylece devran döner. İstikrar da devam eder.

Lakin denetimin seyrekleşmesi tek derdi daha fazla olan holdinge işçinin canını hiçe sayma hakkı verir. Sonra neler olur? Tersanede işçilerin kafasına demirler düşer. İnşaatta bakımsız asansör içindeki işçilerle yere çakılır. Maden ocağı eksik olan yaşam odaları ve yüzlerce işçiyle yerin dibine gömülür. Yani olan işçiye, o işçinin okutmak için cehennemi yaşadığı evlatlarına olur. Sonra başbakan/cumhurbaşkanı çıkar, ölüm bu işin fıtratında var der. 1890'lı yıllarda Avrupa ülkelerinde olmuş maden kazalarını örnek göstererek insanların yüreğine su serper! Avrupa'nın en fazla kömür yatağına sahip ülkesi Almanya'da 40 senedir tek bir işçinin bile maden kazasında ölmediği gerçeğini söyleme gereği duymaz. Zira bu durumun konuyla hiçbir alakası yoktur!

Kıyımlardan devam edelim. Ağaç kıyımı var mesela.Yurdun dört bir yanında HES projeleri için kıyılan ağaçlar var. Çoğu yerde köylüler hala canla başla ağaçlarını korumak için mücadele ediyorlar. Saray yapmak için Atatürk Orman Çiftliği'nde kesilen yüzlerce ağaç var. Gerçi saray prestijdir, onurdur değil mi? Ne de olsa herkes kendinde olmayan için uğraşır. Neyse... Yırca'da kesilen 6000 zeytin ağacı var. Bir anda gündeme oturmuştu biliyorsunuz. Son olarak Yalova'da kesilen koca koca çınarlar var. Çınar ağacı, ağaçların padişahı... Nasıl kıyılır anlamak mümkün değil...

Ağaç kıyımları görüldüğü gibi yönetimler veya holdingler eliyle yapılıyor. Yani kutsal ittifak eliyle. Mesele para kazanmak olduktan sonra böbreklerini bile satar bu kutsal ittifak. Yok pardon, burası biraz abartı oldu. Bunlar kendi canı için dünyayı yakarlar neden böbreklerini satsınlar? Bizim böbreklerimizi satarlar. Onlar satsın diye gönüllü olarak gidip verenler de olur biliyor musun? Birisi çıkar "bize böbrek vermek dinin gereğidir" der, öbürü çıkar "başbakanımıza böbrek vermek de büyük bir ibadettir" der, birbirini gaza getirir böbreklerini bağışlarlar yeminle. İşte bu da fikir kıyımı oluyor. Ve maalesef fikir kıyımı bizzat halk tarafından yapılıyor.

İslam kıyımı ise bambaşka bir yazının konusu olsun. Üzerinize afiyet biraz yoruldum. İslam kıyımını anlattığım bir diğer yazıda görüşmek dileğiyle...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder