11 Ocak 2015 Pazar

Koku

Hayat düzen üzerine kurulu. Üç yüz altmış beş günlük devir bir yıl ediyor. Günler birbirini kovalıyor. Ağaçlar tomurcuklanıyor, çiçek açıyor, meyve veriyor, sararıyor, yaprak döküyor ve bunu tekrarlıyor. Penguenler her sene aynı yerde yumurtluyor. İnsanlar da doğanın bu uyumunu sığdırdıkları ufacık kol saatleriyle kendi düzenlerini kuruyor. Kahvaltı ediyor, işine gidiyor, duşunu alıyor ve yatıyor. Ne yazık ki ben bu düzene en çok sahip olmam gereken zamanda, final zamanında, düzen kurmak bir yana uyuyamıyorum bile.

Uyku huzur gerektirir. Fiziksel olarak olağanüstü yorgun değilsen, huzursuz isen, bir yığın derdin varsa uyumak zordur. Yatağa girince tek yaptığın sağdan sola dönmek, yorganı düzeltmek, gözlerini tavana dikmek ve hatta çaresizce yataktan kalkıp salona gitmek olur.

Kötü alışkanlıklar listeme özlem seçeneği girdiğinden beri uyumakta zorluk çekiyorum. Konuşmakta da zorluk çekiyorum. Gülmekte de. Hatta yürümekte de. Şöyle bir düşününce genel olarak yaşamakta zorluk çekiyorum. Hayat yolculuğuna yeni başlamış bir gezgin için çıkına konulması gereken son şey özlemek sanırım.

Mutluluk nasıl kokar bilir misiniz? Öyle cafcaflı cümlelerle ifade edildiği gibi değil. Mutluluk güneşli bir sabaha uyanıp pencereyi açtığında ciğerine çektiğin ilk hava gibi kokar. Yalın, sıcak ve tertemiz. Peki özlemek nasıl kokar? Yemyeşil bir yaylada gezerken tesadüfen bulduğun tahtaları çürümüş eski bir barakanın içine girdiğinde aldığın nefes gibi. Ağır, soğuk ve rutubetli. Mutluluktan özleme geçiş bu sebeple çok zor olur işte. İnsan bir anda oksijen eksikliği çeker. Sağlıklı düşünemez. Kısa süreli bir şok geçirir.

Neyse. Siz beni çok ciddiye almayın. Biraz oksijen eksikliği yaşıyorum.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder