12 Nisan 2015 Pazar

Buraya Kadar

Birçok şeyi hazmettim bugüne kadar. Uğradığım ufak tefek haksızlıkları görmezden geldim. Sınırını bilen her güç sahibine saygı duydum. Hatta ufak tefek aptallıkları bile görmezden geldim. Zira hayat böyle küçük hesaplar peşinde koşarak heba edilmeyecek kadar kısa ve değerli. Bu sebeple hep geleceğe, gelecekte göreceğimi umut ettiğim güzel günlere inanarak yaşadım. Ama buraya kadar! Gözlerim yorgunluktan patlamış ve beynim sürekli tekrarlanan bilgileri en baştan okumaktan yorulmuş olmasına rağmen yazıyorum!

İş hayatı, acentelik eğitimi, üniversite, sınavlar, bitirme tezi ve şahsi meseleler ile uğraşırken kapımın dibine gelip gürültüsüyle beni her türlü odaklanmadan uzak tutan seçimlerden ve siyasetten bahsedeceğim. Geçtiğimiz iki üç ay süresince kendimi uzak tutmak için çabaladım durdum. Bana ne dedim. Ne halt yerlerse yesinler dedim. Daha zamanı var, kısa vadeli hedeflerime odaklanayım dedim. Fakat görünen o ki günümüz ülke siyasetine değinmeden herhangi bir şeye odaklanmak mümkün olmayacak.

Ben uğraşıyorum sevgili okur. Koşturuyorum. Mal gibi oturmak yerine kendimi geliştirmek için çabalıyorum. Boğazımdan bir kuruş haram lokma geçmesin diye yaptığım her işin hakkını vermek için didiniyorum. Okulumdan alabildiğimin en iyisini alayım diye çalışıyorum. Günümüz kültürünü, siyasi yapısını, gençlik akımlarını, dünya siyasetini ve ekonomi politikalarını araştırıyorum. Ve belki de bu sebepten şu an yatağa girip tek derdi yorganın içini ısıtmak olan sıradan bir insan olamıyorum.

Sabahın köründe kalkıp işe giderken köşede bir dilenci; sadece oturup kendini acındırarak benden daha fazla para kazanacak. Patrona, öğretim görevlisine yapmacık kahkahalarla yanaşan kişi; göt yalayarak benden daha iyi bir yere gelecek. Allah bilir tarla sürmesini bile bilmeyen "yüksek çiftçi"; milletvekili olup yedi sülalesini ihya edecek. Gece rakı aleminde sabah dindar kimlikteki gazeteci; hükümet yanlısı iki kelam yazıp yüksek prestij edinecek.

Bütün bunları kredi kartı borcu, tabulaştırılmış Allah inancı, zaman yoksunluğu ve eğitim eksikliği yüzünden görmeyen, göremeyen işçi; oyunu atıp "oh be ne de güzel yaptım, Türkiye'nin ilerlemesine inanılmaz katkı sağladım" diyecek.

Bu ülke bin lira maaş alan emekliye kırk lira zam yapılırken, on beş bin lira maaş alan milletvekili emeklisine yedi yüz kırk lira zam yaparak mı ilerleyecek?

Bu ülke tarihi göçebelikle, incili kaftanlı efsaneleriyle, Ömer gibi halifeleriyle doluyken bilmem kaç milyon/milyara yapılan, bardağı bile bin lira olan bir sarayla övünerek mi ilerleyecek?

Bu ülke faiz ile, kumar ile, manipülatif piyasa vurgunları ile, sedası arşa ulaşmış yolsuzlukları ile uğraşmadan mı ilerleyecek?

Bu ülke komşularını öteleyerek, muhalefetini iteleyerek, hükümet karşıtlarını kötüleyerek, teröristleri besleyerek mi ilerleyecek?

Allah'ını seven söylesin; bu ülke onca emek verip okutulan, okumak için yırtınan ve bir yerlere gelmek için çabalayan gençleri boğaz tokluğuna çalıştırarak, sistemde dönen alelade bir çark haline getirerek, zekasını ve tazecik dimağını kullanmasına izin vermeyerek ve hatta okuduğu için, doğruları görmeye başladığı için kötüleyerek mi ilerleyecek?

Ben yirmi beş yaşındayım ey Adem! Ben senin gözünde belki henüz çocuğum. Bir çocuğun bile gördüğü şeyi görememekten utanmaz mısın? Eğer gözünde çocuk değil isem, okumuş bir adamın sözlerine inanmaz mısın? Ben ne yüksek çiftçiyim, ne yüksek gazeteci, ne de yüksek şarkıcı. Ben ilkokul mezunu bir annenin, esnaf bir babanın altı senedir okuyan, iki aydır çalışan oğluyum. Ve inan sana karşı öfke doluyum. Nasıl görmezsin? Nasıl etten kemikten insanlara kendinden çok güvenirsin? Nasıl beşer şaşar demezsin?

Kaldır kafanı da bir bak artık etrafa. On iki sene oldu, gözün bağlı başın önde yürüyorsun. Kaldır kafanı da bir bak, neler oldu sen bakmıyorken. Kaldır da gör; inşaatta ölenleri, boş yere ötelenenleri, makamını hak etmeyenleri.

Koltuğa, makama, etten kemikten bir insana adeta tapanlara bir "hop" demenin zamanı gelmedi mi?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder