28 Mayıs 2015 Perşembe

Egolu Keko

En güzel rüyanın en heyecanlı yerinde kafasından aşağı düşüncesizce bir bardak su boşaltılmış uyku-sever bir ademin uyandığında gırtlağından çıkan o ilk nida tonundaki bir çığlık kulağımda tekrar tekrar dönüyormuş da beni rahat bırakmıyormuş gibi bir ruhsal huzursuzluk var içimde. Uykusuz geceler boyu yaptığım mesailerden bir haftalığına kaçıp o mesailerden daha zor olması huzursuz edici olan akademisyenler ile uğraşma eyleminden her geçen saniye daha fazla bunalmaya başladığımdan beri bu böyle.

Aslında aklımda iki soru var. Birincisi ve esas önemli olanı -genelde esas önemli olanı ikinciye bırakılır, ben neden birincide söylediğimi bilmiyorum- hayat yedi yaşındaki iki çocuğun rüzgara karşı kim daha uzağa kadar işeyecek diye iddiaya tutuşup üzerlerine işemeleri ile son bulan saçma bir yarış gibi egolarını öğrencileri ile yarıştıran akademisyenler kadar egoist makam sahiplerini mutlu etmeye çalışarak mı devam edecek? Bu sorunun cevabından öyle korkuyorum ki, egolardan aynı derecede korksaydım evden dışarı adım atmaz hatta bacaklarıma örttüğüm battaniyeyi yapan şirket sahibinin egosundan korktuğum için battaniyenin altına girmezdim.

İkinci soruya gelince; geceleri yapmam gereken bir iş olduğunda hemen aklıma blog yazmanın geliyor olması benim milyonda bir 'görülmeyen' tembellik hastalığına kapıldığımın sadece ufak bir göstergesi değilse nedir?

Sürü halinde dolaşıp oluşturduğu popülasyonla kendinden binlerce kat büyük insanoğluna "aman ağzıma burnuma girmesin" korkusu yaşatan kör sinek sürüsü kadar kendini rüzgara bırakıp bulduğu insanoğluna saldıran egoistler güruhunu saygıyla selamlarken, beş altı cümlelik bu yazımı okumaya üşenmeyen işsizler güruhuna da sevgi ve hürmetlerimi göndermeyi bir borç bilirim.

Esen kalın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder